20 Haziran 2013 Perşembe

Leyleğin Ömrü - 3


  • Minnet duymak özgürlüğü kısıtlar, kimseye minnet duymanın  gereği yoktur. Kimseden de minnet beklemenin gereği yoktur.

  • Kendine acımak yanlıştır. Kendini daha acınası bir hale getirir. Aynı şekilde kendine kızmak da seni hapseder. 

  • Kendini değiştirmeye çalışmak gereksizdir. Kendini değiştiremezsin. Sadece değişmiş gibi görünürsün yada göründüğünü zannedersin. Zaten değiştirebilsen bile artık sen sen değilsindir. Asıl önemli olan kendini tanımaktır. 

  • Korkularımız, bağımlılıklarımız, bir çok muhtaçlığımız, bir çok kısıtlayıcı unsurlar, zihnimizin ürünüdürler.

  • İster gündelik hayatında olsun, ister iş hayatında her zaman doğru ve açık olarak sorunu tanımlamak, yani doğru soruyu sormak çok önemli. Eğer sorunun sıkıntının ne olduğunu belirleyemez isen onu çözemezsin. Direk çözüme gitmek hep yanıltır. Her zaman bir şeyleri kaçırırsın eğer direk çözüme gidersen. Bir şeyi halletmeden önce neyi halletmeye çalıştığını netleştir.

  • Telaş ve panik yapabileceğinin en kötüsünü yapmanı sağlar. Soğuk kanlılık hep kazanır.

  • Hem daha önce bir çok kişi tarafından denenmiş yolu takip edip sıradan olup kendini rahat bir konumda tutup hem de herkezden daha önde olmayı beklemek bir hatadır. Eğer ki diğerlerinden fazlasını istiyorsan, yada farklı olmak istiyorsan farklı yol seçmek veya farklı işler yapmayı göze alman yani riske girmen gerekir. Hiç bir konuda bilinen metotları kullanarak öne geçemezsin. Herkes gibi olmayı kabul ederek öne geçemezsin. Kaybetmeyi göze almadan, kazanamazsın. Kimseye kızmaya gerek yok öne geçmeye korkuyorsun sadece.

  • Eğer kendi doğruların, isteklerin, hislerin vs. yerine toplum normallerine göre hareket ettikçe toplumdaki gerçek yerini ve toplumda ve kendinde bırakacağın izi asla bulamayacaksın. Silik sıradan robotumsu bir şey olacaksın. Ve işe yaramadığın anda çöpe atılacaksın. İşte o zaman kimseye kızma bu kaderi sen seçtin.

  • Bilinçaltı hayaller görüntüler ile konuşur. Çok yavaş öğrenir. Çok yavaş değişir. Sürekli devreye girmeye senin bilinçli hareketlerin yerine otomatik tepkiler vermene sebep olmaya çalışır.

  • Bilinçaltını dinle onun ne istediğine, nelerden endişelendiğine kulak ver. Ama kontrolü ona bırakma. Bilinçli karar ver. Bilinçaltın çok yaratıcıdır. Hayalgücünün kaynağıdır. Hafızanı yönetir. Çözüm önerileri sunar. Olası tehlikeleri haber verir. Ama bilinçli karar ver. Soğukkanlılıkla.


  • Bilinçaltın sana sürekli hayaller gösterir. Bunlar bazen korku temalı, felaket temalı, umut temalı vs. hayaller olabilir. Film gibi işte.

  • Bilinçaltı bedenin ve bilincin arasında senden bağımsız ve bilincinden çok daha kapsamlı bir yapıdır.

  • Bir durumda bilinçaltın olası bütün sonuçları istenmeyen felaket senaryosu olarak sana sunabilir. Her zaman olduğu gibi bunları abartacaktır. 

  • Bilinçaltının kendine ait bir dünyası vardır. Yaşadığımız herşey bilinçaltı için yorumlanacak veridir. Ve kendi dünyasına göre yorumlanıp bize sunulur. O kadar ki etrafımıza baktığımızda gördüklerimiz bile çok zaman bilinaltının filtresinden geçirilmiş haldir. Bu farkındalık testi diye verilen videolarda insan çok abzürd şeyleri görmez kaçırır. 

  • Bilinçaltı sürekli geçmiş ve gelecek üzerine yoğunlaşır.

  • Kararlı olmamak, kendinden kararlarından şüphe etmek yanlıştır. Şüpheler seni sürekli yoklar. Ne kadar üstüne düşersen o kadar zayıf kalırsın.

  • Bir şeyler gözünde büyüyor ise onunla alakalı alakasız korkuların o konu ile ilgili değerlendirmelerin sonucu ortaya çıkmıştır. Değerlendirmeler ve sonuçlar üzerine hayaller seni korkutan uzak tutandır.

  • Kendini eleştirirken acımasız olmamak gerek. Hatta eleştirmemek, kendini olduğun gibi kabul etmek gerek. 

  • Bilinçaltı önyargılıdır. Hemen her konuda keskin kabullere sahiptir. Her zaman nesneldir, taraftır. Olaylar arasında çok katı nedensel bağlar kurar. Bunlar akla mantığa uymasa bile yine de yapar. Bilinçaltı geçmiş ve gelecek ile sürekli meşgul olduğundan hikayelere düşkündür. Herşeyin bir hikayesini oluşturur. Ve herşeyi hikayesine sadık kalmaya zorlar. Buna kendin de dahilsin. Hikayeye uygun gitmeyen şeyler alarm üretilmesine panik ve telaşa neden olur.

  • İnsan duyguları ile hareket etmez. Duygusal karar verdiğini söyleyen düşünen yada duyguları ile hareket ettiğini söyleyen bilinçaltının tepkilerine dorudan boyun eğiyordur. 

  • Kime neye, ne zaman, niçin itaat ediyorsun? Bu önemli soru.

  • Bir şeyleri kaybetmemeye çalışmaktansa, bir şeyleri kazanmaya odaklanmak daha akılcı geliyor. Örneğin dostluklarını kaybetmemeye çalışmaktansa yeni dostluklar kurmak gibi. 

  • Nelere sahip olup nelere sahip olmadığının muhasebesini yapma. Durumunu değerlendirme. Nasıl olsa hepsi azalır da artar da. Gelip geçicidir. Unutma ki kaybettiğin her şeyin yerine başka bir şey kazanabilirsin.

  • İstediğin bir şeyi almak için uğraş, elindekini kaybetmemek için değil.

  • Hiç bir zaman sızlanma. 

  • Çok zaman harekete geçmiyor, planlarımızı uygulamıyorsak, yapmamız gerektiğini düşündüklerimizi erteliyorsak nedeni hata yapmaktan korkmamızdır. Risk almaktan, hata yapmaktan , suçluluk duymaktan korkarız.

  • Bilinç altına işlenmiştir risk almaman gerektiği. Cesaret gösterip risk aldığında bilinçaltın bedeninde ateşler oluşturur, kaskatı kesilirsin. 

  • Bir olayı, kararı veya sonuçlarını aşırı önemli görünce o karar da verilemez o adım da atılamaz. Korku sarar insanın bütün hücrelerini. Kasılır kalır insan. Hafife almayı bilmek gerek. Yaptıklarını yapacaklarını bunların sonuçlarını hafife almak gerek.

  • Alman gereken karar, atman gereken adım yüreğini sıkıştırıyorsa boşver git bir hava al. Bilinçaltından baskı geliyordur. Değişime direniyordur. alışılmışın dışına çıkıyorsundur muhtemelen.

  • Kızdığımız sinirlendiğimiz içimizden bir şeylerin yükseldiği zamanlar genelde köşeye sıkışmışızdır. Bir sırrımız ifşa oluyordur. Saklamaya çalıştığımız şeyi saklayamama ihtimalini farkederiz. Buna da aşırı önem ve hassasiyet gösteririz. Ve bizim alt beynimiz bütün vücudumuzu gerer içimiz sıkışır. Aslında saklmasak bu kadar sorun olmazdı.

  • Dürüst olmak başlarda cesaret ister ama bir süre sonra yalan söylemekten çok daha kolay ve rahat hissettirir.

  • Yalan söylemek veya eksik bilgi vermek hep kendinde olan veya olmayan bir şeyi saklamak için var. Bunlar içinden çıkılmaz duruma gelebildiği gibi, kendin olmanı engeller. Yalan söyleyerek kendin olarak kabul görmediğinden kendini asla kendin gibi göremezsin. Sen bile kendini tanıyamazsın. Kendine karşı da başkalarına karşı da dürüst olmak seni uzun vadede rahatlatacak bir yöntemdir.

  • Sadece yalan söylemek de değil, insanların seni farklı bir şekilde tanımasını sağlamak yada seni olmadığın bir şekilde tanıdıklarını farkedip bunu sürdürmeye çalışmak da yıpratıcı bir durum. Farklı bir görüntü çizmek farklı bir imaj sahibi olmak için kendini zorlayan davranışlarda bulunmak bir şeylere katlanmak da ayrı bir gerginlik ve huzursuzluk kaynağı. Olduğun gibi olmak sadece başlangıçta cesaret ister fakat zamanla olman gereken yerde olacağın için çok daha huzurlu rahat olacaksın.

  • İçinden yükselen hisler sana korkular salıyor seni olmadığın bir hale gelmeye zorluyor. Korkma sakin ol. Sabret biraz geçecek korktukların. Artık onlardan korkmaz olacaksın. Sakin ol bekle. Korkularına uyup da kendine yalanlar hapishanesi kurma. Olmadığın bir kalıp yapıp içine hapsolma. Bırak korktuğun başına gelsin daha iyi.

  • Korkularına endişelerine karşı kıvırma durumu kurtarma çabalarına girişirsin. Yapma! Bırak sen doğru bildiğini sana uyanı yap da artık başına gelecekse gelsin. Vardır  bir hayır. Tabi bir de bunun için de kendini sıkma rahat ol. Rahat rahat yap yapacağını. Felaketini(!) huzur içinde bekle. Senin kurtuluşun olabilir. Bilemezsin sana kabuslar yaşatacağını düşündüğün olay seni bir bataktan kurtarabilir. Bırak bu yüzden olacağı varsa olsun. Neyin iyi geliip neyin gelmeyeceğini bilemezsin. Bu yüzden olacakları felaket ve mükemmel arasındaki sıkalada yerleştirip ona göre hareket etmeyi bırak. 

  • Aslında hepsi ukalalıktan oluyor. Neyin ne getireceğini bildiğimizi zannettiğimizden. geleceğe dair hayalimizdeki senaryolara kendimizi kaptırıp gerçek olarak görüyoruz. Bu gün doğruları ve kendimize uygun olanı yaşayamıyoruz. Korkuyoruz. Bir şeyler olacak ve sen erteleyerek iyi yaptığını zannediyorsun.

5 Haziran 2013 Çarşamba

Leyleğin Ömrü-2


  • İsteklerin ihtiyaçlarla bir ilgisi yoktur. Evet ama bu yüzden hiç istememek veya isteklerini bastırmak tamamen saçmadır. İsteklerimiz de kaderimizin bir parçasıdır. Bizi hayat serüveninde yeni yollara düşürür.İhtiyaçlarımıza giden yolu bilemeyiz ama içimize doğan istekler bizi ihtiyacımız olan serüvenlere götürürler.

  • Tersi olarak istemediklerin ise seni serüvenden uzak tutar. Ya da aslında sen serüvenden uzak durmaya çalışırsın. Serüveni yaşaman gereklidir. Hayat serüveni seni ihtiyacın olana götürür. Eğer kabul etmezsen zorla götürür.

  • Kuran yorumlarında yazdım bu gün "zan"nın çoğu günahtır diyordu. Tabi anladığım kadarı ile birileri hakkında zanda bulunmayı tahmin yapmayı kastediyordu. Bana göre geçmiş gelecek ve şu an için her türlü zanda bulunmak tahmin yapmak öngörüde yapmak hep sıkıntı yaratan şeyler. Zaman ve mekanda tahmine ne kadar az dayalı olursak o kadar huzurlu oluruz.Zaman derken geçmişte olmuş olabilecekler ve gelecekte olabilecekler. Mekan derken fiziksel erişimimizin olmadı yerler kişiler ile ilgili tahminler. Bizim tadımızı kaçıran bunlar oluyor. 

  • Özgür olmak isteyebilmektir. İsteyemeyen insanın özgür olma şansı yoktur. İnsanların çoğu istemez. Tek bir istekleri olur o da bir şeylerin olmaması. Yani istemediği şeyler vardır. İnsanların istekleri bile saf bir istek değil. Hep bir şeyleri engellemek, bir şeylerin olmamasını sağlamak için araçlardır. İstemek, saf istek bambaşkadır. Saf istek hiç, amaçtır. Diğer istek görünümlüler ise sadece bir araçtır. Buradan anlaşılabilir. 




  • Modern yaşamın, kent yaşamının çok fazla rutini var. Çok fazla monoton. İnsanları kaos yaratmaktan uzaklaştırmak için sürekli bir düzen telkini oluyor ve bu insan doğasına uygun değil. Kaos korkusu tüm medeniyetlerde yerleşmiş kitle yönetimini kolaylaştıran bir araç olmuştur. Yani sürü içerisinde kalmak özendirilirken, düzen dışı olan dışlanır ve hikayeleri anlatılır. Bu baskı insanlarda kendi kendine sansür uygulamaya, kendi kendine telkin de bulunmaya neden olur.



  • Özgüven eksikliği olan insanlar, kendilerinde buldukları kusurlar, eksiklikler nedeni ile sürekli kendilerine yönelttikleri eleştirilerden dolayı özgüven eksikliği yaşarlar. Bu insanlar daha çok mükemmelliyetçi insanlar arasından çıkar. Mükemmelliyetçi insanlar kusur bulması çok kolaydır. Her şeyi sık sık değişen kafalarındaki ideal ile kıyasladıklarından hiç bir şey mükemmel olamaz. Kendileri de tabi. Burdan yola çıkarak diyorum ki özgüven ekskliği olan insanlar ya diğer insanlar ile pek ilişki kurmayanlardır. Ki böylece onların hatalarını arayamazlar. Yada her kesi kabahatli bulurlar.

  • İstediğin sonuca erişmek için aklına bir kaç yol gelir. Yada araştırır bir kaç yol bulursun. Sonra hangisinin seni sonuca ulaştırabileceğini düşünüp karar vermeye çalışırsın. Bu durumda kararını içinden geldiği gibi yapamazsın. Çünkü içinden gelen bir durum yoktur. Zaten istek sonuçtur. Bu durumda insan ya kara kara düşünür yada hangisinin kendisini sonuca ulaştıracağını bulmak için araştırır. İşte kader burada seni yönlendirmiştir. İçine doğan istek yani ulaşmaya çalıştığın sonuç seni araştırmaya iterse kader senin bir şeyler bulmanı gerektirmiştir. Yada diğer şeeyler işte.





  • Sinirlendiğinde sinirini içine atacağına her neye ise ona yansıtmış olsan bir daha bu kadar sinirlenmezdin. Sinirlendiğinde git bir şeyler yap kız azarla falan bir şeyler yap. Yoksa korkup içine attığında kendini daha fazla baskı altına almış olursun ki bu seni en ufak şeylere ve güç yetirebildiğin insanlara karşı tahammülsüz yapar.

  • Hayatımızda bizi en çok sıkıştıran şey başkalarının verebileceği tepkiler. Bunları hesap etmek için harcıyoruz vaktimizi. Dalgın dalgın bunları düşünürken şu an neler oluyor farketmiyoruz hem çevremizde hem de duygusal dünyamızda, içimizde , isteklerimizde.

  • Çok zaman büyülenmiş gibiyiz. Hani hastayken yorgunken kızgınken düşüncelerimizi duygularımızı yönlendiremeyiz ya . Çok zaman bir olayın bir durumun etkisi altında oluyoruz. Her şeyi o etkinin süzgecinden geçiriyoruz. Bütün motivasyonumuz o oluyor.

  • Bir şarkı dinlerken etkisinde olduğumuz ne ise ona göre tepki veriyoruz. Onun yönlendirmesine göre dinliyoruz. Onun ön yargılarına göre dinliyoruz. Bu yüzden bir şarkıyı bazen sevip bazen sevmiyoruz. Büyüden kurtuldukça her şey daha net ve güzel gelmeye başlıyor.




  • O an neyin etkisinde isek onun yönlendirmesine göre etrafta bir şeyler arıyoruz. Dinlediğimiz şarkıdan bir beklentimiz var. Baktığımız manzaradan bir beklentimiz var. Sürekli bir süzgeçten geçiriyoruz. Olduğu gibi göremiyoruz.

  • Ne kadar çok sırrın varsa o kadar çok sorunun vardır. Bütün sıkıntıların  kaynağı demiyorum ama gizlediğin, insanların fark etmemesine uğraştığın her şey sende sıkıntı yaratır. Böyle bir çaban olduğunda refleks olarak gizleme tepkisi vermeye başlamamış isen bilinçli tepkin açık olmak olsun. Rahatla.

  • Hassasiyetleri gözetmektense, başına buyruk olmak daha iyidir.

  • İnsan hiç bir topluluğa ait olmadan yaşamaya alışmalıdır. İçinde bulunduğu topluluğa bağımlılık hissetmemelidir.

  • Yaptıklarını, yapacaklarını sorgulama. Neyi doğru yaptın neyi yanlış yaptın boş ver.

  • Günümüz insanının her gün mutlaka bir kaç kez bir şeyleri zamanında yapıp yapamayacağını düşünmesi alışkanlık olmuş. Kafamızda hep bir şeylerin bir zamana kadar gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini hesaplamaya çalışıyoruz. Bir şeyleri yetiştirmeye çalışmaktan canımız çıkıyor. Bu düşünce bizim sağlıklı düşünmemizi etkilediği gibi önümüze bakıp sonuca doğru yol alacağımıza onun gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini düşünerek hem gereksiz enerji sarf ediyoruz hem de paniğe sürükleniyoruz.

  • Bir çoğumuz mütevazi olmak, göze batmamak, talepkar olmamak üzere eğitilmişizdir. Bu yüzden hiç aksini denemeyiz.