27 Şubat 2014 Perşembe

Leyleğin Ömrü -12


  • Daha önce aşağılayan, azarlayan insanın kendi statüsünü topluma ispata çalıştığını söylemişim ama şimdi daha çok kendine ispatlamaya çalıştığını düşünüyorum.
  • İnsanların başına açılan bir çok bela hakettiğinden fazlasını istemekten kaynaklanıyor. Fazlasını isteyince tabi ki diğerinin hakkına göz dikmiş oluyorsun. Sonrası kavga dövüş.  
  • Daha çok para kazanabilmek için anlamsız bulduğumuz aktiviteler yürütüp önem vermediğimiz ürünler üretiyoruz ki kazandığımız para ile başka birinini para kazanmak amacı ile  anlamsız bulduğu aktiviteler yürütüp, önem vermediği ürünleri alabilelim.
  • Paranoya'da son nokta "Ya çok güldük, kesin ağlayacağız".
  • Hayatı, hayatta yaşadıklarını vs. hafife alacaksın. Hatta bu hafife alma işini bile hafife alacaksın. Ama ilk önce kendini hafife alacaksın.










  • Kendini hafife almak, ciddiye almamak gerek. Kendine çok fazla önem verdiğinde çok acı çekiyorsun.

  • Alain De Botton'un Statü Endişesi kitabından uzun bir alıntı yapacağım: Yaşamımızı büyük ölçüde yiyip bitirebilecek kadar zararlı ve azılı bir korku. İçinde yaşadığımız toplumun bize dayattığı başarı siluetinin içini dolduramadığımız, gün gelip de çaptan düşeceğimiz, bunun sonucunda da itibarımızı ve haysiyetimizi kaybedeceğimiz; merdivenin çok alçakgönüllü bir bassamağında durduğumuz ya da her an bir alt basamağa inme tehlikesini taşıdığımız gibi düşünceleri beraberinde getiren köklü bir endişe.   Statü endişesi; güç kaybetme, kendini işlevsiz hissetme, emeklilik, bizimle aynı sektörde çalışan kişilerle yapılan sohbetler, ünlülerin gazetede yayınlanan yaşam öyküleri ve arkadaşlarımızın bizden daha büyük daha büyük başarılar elde etmeleri gibi öğeler tarafından tetiklenir. Ancak içimizde büyük bir gerilime yol açan bu endişeyi dışavurmak toplumsal açıdan pek hoş kaçmaz, bu yüzden tıpkı (bahsedilen endişe ile birebir alakalı olan) kıskançlık gibi, statü endişesinin de yansıtıldığına pek rastlanmaz. Yansıtılsa bile bu, bir anda dikkatimizin dağılması ve bakışlarımızın dalıp gitmesiyle, zoraki bir gülümsemeyla yada bir başkasının başarılı olduğu haberi karşısında yaşanan uzunca bir sesizlikle sınırlıdır.    Merdivendeki konumumuz bizim için önemlidir çünkü benlik imgemiz(kendimizi nasıl algıladığımız) başkalarının bizi nasıl algıladığı ile birebir alakalıdır. Nadir istisnalar dışında (Sokrates ve İsa gibi) hepimiz kendimize tahammül edebilmek için dünyanın bize saygı duyduğuna dair bir takım işaretler arar, onlara bel bağlarız.    Daha da kötüsü, statü sahibi olmak hele hele onu bütün bir yaşam boyunca aynı seviyede tutmak çok zordur. Statünün doğuştan itibaren damarlarımızda akan soylu kanla sabitlendiği durumları saymazsak, toplumdaki konumumuz elde ettiğimiz başarılara göre belirlenir. Başarısız olmamız ise pamuk ipliğine bağlıdır. Falanca konuda ahmaklık etmemiz, filanca bilgiden yoksun oluşumuz, ülke ekonomisi ya da iş arkadaşlarımızın kötü niyeti bizi kolayca başarısızlığa sürükleyebilir.   Ve bir kez başarısız olduk mu bizi yiyip bitiren bir aşağılık duygusu başgösterir: dünyayı aslında değerli bir varlık olduğumuza ikna edemediğmizi, sonsuza dek başarılı kişileri buruklukla, kendimizi de utançla anmaya mahmkum edildiğimizi düşünürüz.

  • Yorucu olabilir ama kontrolü asla zihnine (yada bilinçaltına ) bırakma.

  • Yine Statü Endişesi'nden alıntı: Endişe ve gücenmeyi körükleyen his, şu anda olduğumuzdan başka bir yerde olabileceğimiz hissidir; bu hissede eşitimiz saydığımız insanların bize göre daha üstün başarılar elde etmesi neden olur.

  • Başarısız olmaktan korkuyorsun, çünkü insanların senin başarından dolayı yanında olduğuna inanıyorsun.

  • Başarılı olmak istiyorsun, çünkü insanların saygısını kazanmanın tek yolunun bu olduğuna inanıyorsun.Saygınlığını buna bağlıyorsun. Kendi değerini buna bağlıyorsun. Sevilme, sempati duyulma, takdir edilme nedenin olarak sadece bunu görüyorsun.

  • Hata yapmaktan korkuyorsun çünkü hata yapmanın saygınlığını zedeleyeceğini düşünüyorsun.

  • Kararsizlık anında iki isteğin arasında kalmışsan ne mutlu sana, iki korkun arasında kalmışsan daha çok yolun var demektir.