14 Ekim 2015 Çarşamba

Fasulyenin Faydaları -9

  • Yaptığın yada yapmadığın hiç bir şey senin değerini düşürmez. 

  • İnsan olduğunu zannettiği kişi olmadığını anladığı zaman kendine kızar. Bu kendini kabul etmemektir. 

  • Kabul gördüğünü düşündüğün imajının içini dolduramadığını hissettiğinde sinirlenir gerilirsin. Bunu sana hissettirene de kızarsın. 

  • Olman gereken veya olduğunu düşündüğün kişi olmadığını çokca bir şey yapamadığında farkedersin ve mutsuz olursun.  

  • Özgüven sahibi olmak kendinle çatışmamaktır. 

  • Kendini iyileştirme, daha iyi biri olmaya, daha kusursuz biri olmaya yönelik çaba hastalığın kendisidir. Kendine katlanmayı öğrensen iyi erdersin. 

  • Korku, gerginlik, stress hepsi değişime direnmekten gelir. Değişime direnmek var olana tutunmaya çalışmaktır. Değişimi gögüsleyebilmek cesaret ister. Cesur insanlar değişimden korkmazlar. Çok fazla korkan insanlar hayallerindeki hayat fırsatı karşılarına çıksa bile istemezler. Bütün enerjisini değişime direnmeye harcar. Oysa hiç bir şey sonsuza kadar sürmez. Herşeyin bir sonu var. Değişmek zorunda. Değişmeye direnmek için çaba göstereceğine değişme ayak uydurmak çok daha huzur ve çoşku verir. Değişimin içinde kazanmak da kaybetmek de vardır. O yüzden kaybetme cesareti gerekir insana. 

  • Sonucu düşünerek hareket etmek. Her adımında acaba ne olur diye kara kara düşünmek, kim ne der, ne düşünür diye kaygılanmak hep değişim karşısında var olana tutunmaya çalışmak muhafazakar olmak demektir. Korkmaktır. Gelecek kaygısı böyle bir şeydir. Oysa bilse ya her şey gibi kaybetmek de geçicidir. Haz nasıl geçici ise acı da geçicidir. Hayat bile geçici. 

  • İşte böyle gelir "Let it be". 

  • Her şey değişir. Her şey geçici. Direnmenin anlamı yok. 

  • Her şeyini kaybetmek bu yüzden özgürlüktü. Artık özgürce değişime izin verecektin. Ve kaybetmeye razı olacaktın. 

  • Bir şeylerin geçici olması daha iyi. Zamanı dondurmaya çalışmanın anlamı yok. Her zaman en iyisi oluyordur vakti gelmiştir ama inatla bırakmıyorsundur. Hem kendin acı çekiyorsun hem gitmesine izin vermediğin ne ise ona zarar veriyorsun. Her şeyin bir zamanı var ve en güzel o zaman gidiyor. Zorla tutmaya çalışma.  

  • Nasıl davranacağın, neye nasıl tepki vereceğin, nereye bakacağın, nasıl yürüyeceğin, nasıl görüneceğin. Hepsi kafamıza tane tane işlenmiş. Biz bunları kendimiz zannediyoruz. Sürekli kendimizi denetliyoruz. Bizim eğitilmeye ihtiyacımız yok. Biz yontulmamış halimizle ancak mutlu olarabiliriz.Ve ne istediğini ancak bu kalıpları kırdığın zaman anlayabilirsin.

  • Biriktirme alışkanlığı var. Kazanmak kaybetmek bu biriktirme ile oluyor. Mutluluktan çok biriktirmeye odaklanıyoruz. 

  • Özgürlüğümüzü kısıtlayan iki unsur. Alışkanlıklarımız ve kendimiz ile ilgili kendimize anlattığımız hikayelerimiz. 

  • Deliler tımarhaneyi ele geçirmiş. Kuralları koyuyor. Tabi haliyle kurallar gelip geçiyor. Ne yapabilirsin ki. Tartışamazsın. Güç kullanamazsın. Kurallarına göre davranamazsın.Yada kurallarına güvenemezsin. Bu delilerin lafına sözüne de güvenemezsin.Delilerin yargılarına göre hareket edemezsin. Sadece kendini koruyup rahatına bakmak gerek. Bunlar hep sanal dünyalarında yaşar. Şizofrenler. Sağı solu belli olmaz.Her an başka bir moda girebilirler. O yüzden çok da güven olmaz bunlara.Delilerin normlarını ciddiye almak anlamsızdır. Onların beğenileride, aşağılamaları da birdir. Onlar sanal bir dünyada yaşıyorlar ve bu dünyaları çok kaygan bir zemin anında değişebilir. Bunların tutumlarına bakıp da kendini üzmeye veya gurur duymaya gerek yok. Bunların tavırlarının kaynağı hiç bir zaman sen değilsin. Her zaman iç dünyalarındaki dalgalanmalar onların motivasyonu.Onlar için üzülmeye veya acımaya da gerek yok. Bunların hisleri de göründüğü gibi değil. Aslında hiç bir hisleri olmayabilir bile. Birden bire bambaşka bir ruh haline girebilirler. Tutarlı değillerdir. Üzüldüklerinde gerçekten olan bir olaya değil kendi içlerindeki bir dalgalanmaya tepki veriyorlardır. Oldukları gibi bırakmakta fayda var.

  • Yorgunluk, uykusuzluk ve endişe zekayı düşürüyor. Aptallaşıyorsun. 

  • Bir şeylerin senden gitmesine izin vermedikçe onları çürütüyorsun. Onlardan nefret eder hake geliyorsun.Zaten yük etmişken beklettikçe daha da kötü hale geliyor. Hem onlara zarar veriyorsun hem kendine eziyet ediyorsun.O yüzden bırak senden giden gitsin. Kakasının gitmesine engel olmaya çalışıp kabız olan çocuklar gibi tutma. Daha hafif daha özgür daha dolu dolu yaşayacaksın. 

  • Bizim hepimizde çoklu karakter bozukluğu var. Biz çok zaman kafamızdaki bir stereotype insanı taklit ediyoruz. Aslında taklitden çok biz o oluyoruz. Tavirlarımız tepklerimiz o oluyor. Şimdi panik halimizin duruma göre bir karaktere karar veremediğimiz veya hiç bir karakterimizin bu duruma göre olmadığını gördüğümüzde oluşuyor. Belki steretype karakterimizi switch eden de bu ortama daha iyi uyan karakter seçimi algoritmasıdır. 

  • Motivasyon üzerine düşünüyordum. Motivasyon kaynağı korku olabilir. Ödül olabilir ama sanki biraz zayıf gibi çünkü ne kadar dolaylı olursa motivasyon kaynağı o kadar zayıf oluyor. Merak da başka bir motivasyon kaynağı.Ama merakın da uzun süreli olamayacağını düşünüyorum. Bir de hedef olayın kendisi olabiliyor. Yani maç yapmak hedef ise maç yapmak kendiliğinden kolay oluyor. Maç yapmak için maç yapmak yani. Ödül uğraşın kendisi. Bu nadiren yakalanan ama güçlü bir motivasyon kaynağı. Bir de oyalanmak var. Çok sık başvurulan çok zayıf ve çok kısa süreli etkisi var.


  •  Korku güçlü bir motivasyon kaynağı ama insanı zayıflatıyor. İşi güçleştiriyor. Ve bu motivasyon kaynağı kullanıldıkça insanı daha zayıf düşürüp iş yapamaz hale getiriyor. Depresyon falan işte.

  • Yukarı da bahsettiğim bir şeyi yapmış olmak için yapmak şeklindeki motivasyon kaynağı zevkdir, hazdır. Bu zaman zaman çok güçlü olur zaman zaman çok zayıf ne kadar süreceği de öyle değişir.İnsan dondurmayı bir şey için değil zevk için yer. Yani motivasyonun hedefi zaten kendisidir. 

  • Ödüle dayalı motivasyonda ödülün ne kadar dolaylı olduğu ile motivasyonun gücü orantılıdır. Eğer yapılan işin sonucuysa ödül iş ile doğrudan ilişkili olduğun güçlü bir motivasyon sağlayacaktır.  

  • Bir şeyi yapmak zorunda olmak veya bir durumda kalmak zorunda olmak bir tutma tutnma çabasıdır. İnsanın enerjisini tüketen bu çabadır. Yaşam enerjini alır. Hayattan tad alamazsın. İşte bu senin bir şeylerin gitmesine izin vermemenin işaretidir. Mecburum diye düşündüğün her seferinde aslında  bir şeylerin senden gitmesine veya bir değişime engel olmaya çalışıyorsun demektir. Kendini mecbur olduğun düşüncesinden uzaklaştırabildiğin sürece daha özgür ve canlı olacaksın. Akışa inanmak gerek. Akış her zaman senin iyiliğin için var.Bir şey değişiyorsa bu senin iyiliğin içindir. Bir şeyi kaybediyorsan artık onun sana senin ona zarar vermendendir. Artık gitmesinin vakti gelmiştir. Kaybetmen gerekiyordur. Akış iyidir.

  • Geçen Kelebeğin Kaderi kitabında gördüm. Varsayımda bulunma diyordu. Olası durumlar için varsayımda bulunma diyordu. Okuyunca aklıma Kuran'daki zan ile ilgili ayet geldi. Aslında aklıma gelmedi. Zan ile ilgili bir ayetin varlığı geldi. Benziyordu buna galiba.

31 Mart 2015 Salı

Fasulyenin Faydaları-8

  • Herşey pamuk ipliğine bağlıymış, heran başın belaya girebilirmiş, her hareketini sakınman gerekiyormuş gibi hissedersin bazen.

  • Herkesle birlikte hareket edersen, başına gelenlerden  dolayı kendini suçlama ihtimalin azalır. Bu yüzden sürü olmak, konformist olmak rahattır.

  • Kendini kusurlarınla sev. Değişmeye kusurlarını düzeltmeye çalışma.

  • Kusurlarımız olduğu gibi hata yapama, işleri bok etme hakkımız da vardır. Başka birilerinin başarılı olması bizim de olmamızı gerektirmez. Herkes başka bir konuda kusurlu sonuçta. 

  • Sende olmayan veya yanlış olduğunu düşündüğün bir şey için kendini suçlama. Hatta kendini suçladığın için bile kendini suçlama. Olan olmuş. Yapacağını yapmışsın. Sen, sen olduğun için o hatayı yaptın. Yapmayacak olsan başkası olurdun zaten.

  • Take some responsibility. 

  • Gerçeklerle yüzleşemeyen insanlar, sanal bir gerçeklik yaratıp onu yaşamaya çalışıyorlar. Bunun ortaya çıkmaya ihtimali oluşunca korkuyor, saldırganlaşıyorlar. Gözlemledikleri gerçeklik yerine kendilerini daha iyi hissetmelerine neden olan, kendilerini suçlamalarına engel olan yalanı, hikayeyi savunmayı tercih ediyorlar. 

  • Çok zaman kaçtığımız suçluluk hissidir.

  • Ayıplamanın utanmanın olmadığı bir dünya istiyorum.


  • Hata yaptığımızda ağır bir şekilde cezalandırılacağımızı zannediyoruz. İdeal olmamamızın yada ideale yaklaşmamamızın suçlusu olarak görüyoruz kendimizi.

  • Doğru yada yanlış diye bir şey yok.

  • İnsanlar en büyük günah uyumakmış gibi davranıyor.

  • Çok fazla iyi disiplin edilmişiz.

  • Mutluluğumuzu belli koşullara mı bağlı kılmak gerek. Güzel bir ev, toplumsal saygınlık, havalı araba vs. İşin en kolayı bu koşullardan arınmak. Doğrudan mutluluğu getirecektir.

  • Mutluluk sensin derler ya gurular falan. Hani bu bir çeşit kelime oyunu. Mutluluğunu huzurunu belli koşullara bağlı  kılmadığında mutlu olursun gibi bir şey demeye çalışıyorlar sanırım. Hani Fight Club'da siz banka hesabınız, işiniz, cüzdanınız, kıyafetiniz falan değilsiniz diyor ya.İşte o da bunları mutluluğunuza koşul yapmayın diyor. Yapmayınca kendin olmuş oluyorsun. Geriye sadece sen kalınca mutluluk huzur ortaya çıkıyor ve sen mutluluk oluyorsun. İşte bunu özetleyip paketleyip mutluluk sensin diyorlar. Yada mutluluk içimizde diyorlar.

  • Sevilmek, beğenilmek, takdir edilmek, küçümsenmemek vs. de mutluğun koşulu olduğunda mutlu olmak zor olur.Koşulları minimize ettiğinde mutlu olmak daha kolay olur.


  • Onaylanmak bir başka mutluluk koşulu. Bu sayede kendimizi güvende hissediyoruz.


  • Mutlu olmak için koşulların olduğunda ve bunlar ölçülebilir olmadığında başkalarının bu kriterleri sağlasığını onaylaması gerekiyor. Bu yüzden değerini başkaları belirliyor. Senin değerin diye bir şey yok aslında bunu sen yaratıyorsun. Kendine değer biçmeye çalışıyorsun. Aslında yaptığın kendine kıstaslar koyup bunları başardığının onayını almak. Yani bir anlamda kendini tanımaldığın şey olduğunun onayını arıyorsun.

  • Mutsuz olmak kendini sevmemek ile ilgili bir durum. Bu şöyle gelişebiliyor. Bazı olayların veya durumların elde edilebileceği ve bazılarının ise engellenebileceği fikri oluşuyor. Bunu başaramayınca insan kendisini sevmez oluyor. Kendisine kızıyor. Yapmanın çok kolay olduğu veya bir çok kişi tarafından çok kez başarılmış bir şeyi yapamayınca kendimize kızıyoruz. Artık onu başarmak mutluluk koşullarından biri oluyor. Yani o bir anlamda biz oluyoruz. Yapamayınca mutsuz oluyoruz. Kendimizi sevmiyoruz.

  • Ne yaşarsan yaşa kabul edilemez diye düşünme. Olan olmuştur. Olmaması için de bir gerekçe yoktur. Kendine kızma hiç bir şey için. Bununla da mutlu olabilirsin.

  • Yaptıkların ve yapmadıkların için kendini suçlama.

  • Mutluluk için koşul koymayınca tek bir durum kalıyor tercih edilen şartlar. Evet hemen her durumda her koşulda mutlu olabiliyor olabilir insan ama bu kez de tercih ettiği durumlar ortaya çıkabilir. Daha tercih edilebilir bir durumda olmak isteyebilir. İşte bu kez mutsuzluk nedeni bu olabilir. Bu bir başka erdemi getirir insanın karşısına kendini suçlamama, kendine kızmama. Daha tercih edilebilir bir durumda olmadığın için kendine kızmamak gerek.

  • Bu kendini suçlmak veya mutluğa koşul koymamak durumunu daha çok şu an ve geçmişe yönelik bir tavır olarak görmek gerek. Yoksa geleceğe dönük bir tehdit algıladığında ne yapacağına dair değil. Yaptıktan sonra sonuçlarla birlikte yaşamak adına takınılması gereken bir tavır bu. 

  • Geleceğe dönük olarak söyle bakılabilir. Mutluluğuna bir engel bir koşul olmadığı için her sonuç normaldır ve tehdit değildir. Dolayısı ile tehditler sadece tercihlere yöneliktir. Ve tehdit değil tercihdir, tavsiyedir. Mutluluğun koşulu yoktur.

  • İnandığı doğrularla, hayata bakışı ile, yargıları ile insan kendi cezasını kendisi veriyor. Kendi cehennemini herkes kendi yaratıyor.

  • Sonuçlardan dolayı kendini suçlamayacağını bilseydin. İlerde içinde bulunacağın her hale razı olabileceğini bilseydin. Kendini hiç bir konuda sıkıntıya sokmazdın. Huzur içinde günlerini geçirirdin. Bunu düşünebilmen için kendini şimdiki zamanda bulunduğun halde mutlu görebilmelisin. Bu ise mutluğun koşullarını, mutsuzluğun bahanelerini ortadan kaldırarak olur.

  • İnsanın her durumda mutlu olabilmesi ve kendini suçlamamsı tabi ki özgürlük getirecektir fakat bunu deli gibi her dakka şimdi ne yapsam diye koşturarak geçirmek de beyhude. Yine bir karar verirsin ve kararına göre hareket edersin. Farklı olan kararını kırk kez gözden geçirmen gerekmez. Her an farklı bir şey var mı diye kolaçan etmen gerekmez. Daha huzurla yol alırsın. Pişman olmayacağını bilirsin.

  • Tabi anlık tepkilerinde böyle düşüncelere bakmak yersiz olur.Ama bir karar verirken, bir işe konsantre iken çok rahat olunacaktır.

  • Ben ne yaptığın ne için yaptığın ile ilgilenmiyorum. Kendin için başkası için falan artık karar verirken ki kriterin ne ise. Benim ilgilendiğim karar verirkenki durumun ve karar verdikten sonraki surumun.