Serbesatış-12


  • Diğerlerinin aptal olduğunu düşünmek, yada kale alınamyacak derecede senden kötü durumda olduğunu, seni başkalarının seninle ilgili düşüncelerine aldırış etmez hale getririr. Böylece rahatlar gerginliklerini azaltırsın. Riski ise öyle şeyler yaşarsın ki böyle düşünmek zorlaşır ve artık  çok büyük bir gerginlik, saplantı kaynağın olmuş olur. Bu düşüncede ısrarcı olabilirsen her an bunu kendine ispatlamaya çalışman gerekir, ki aptalca işlere koyulman kaçınılmazdır. Israrcı olmayınca kendini çok ypranmış aciz, bezgin yenilmiş hissedersin.

  • Aslında her türlü telkin bir yerde seni köşeye sıkıştırır. Ya telkinden vazgeçmek zorunda kalırsın ve yıkım olur. Ya da telkin yoğunlaştırırsın ve aptal aptal işler yaparsın.

  • Bezginlik ve yılgınlık için bir sebeb mi desem bir tanım mı? İşte her neyse yenilmişlik hissi. İnsan yenilmiş ve çıkmazda hissediyorsa bezgin olur. Yenilgiyi kabul etmiş, mücadelesinden ümidi kalmamıştır.

  • İnsanı yıldıran bir konu da sonuç odaklı olmasıdır. Bu bir işe koyulduğunda onu sonuca ulaşma ihtimalini sürekli hesaplama uğraşına sürükler. Tabi her işde ara ara umutsuzluğa düşüşler olduğu için yılgınlığa düşer. Bu yüzden yolun sonuna değil de bir sonraki adıma odaklanmak daha iyidir.

  • Nefret bağlarından kurtulmak için ilginç bir yol. Nefret ettiğin şey konusunda artık hiç bir hassasiyetin kalmamıştır. Aynı şekilde küçümsemek de öyle. küçümsediğin aşağıladığın şey artık seni hiç ilgilendirmez. Rahatça boşverip rahatlayabilirsin.

  • İnsanı rahatsız eden bir konu daha var. Kural dışı, beklenti dışı hareket edenler. Bunlar iki şekilde rahatsızlık veriyorlar. Birincisi, tehlike hissi veriyorlar. Ne yapacaklarını kestiremediğimiz için tehlike içeriyorlar. İkincisi, biz kurallara uygun hareket ediyorken onlar böyle istediği gibi hareket edince rahatsız oluyoruz. Kendimizi kandırılmış hissediyoruz. Onları da yola getirmeye çalışıyoruz. En azından kızıyoruz. Bir de toplumsal uzlaşma ile gerek sözlü gerek yazılı kurallar oluşmuştur. Bu adamlar bu kuralların oluşturduğu toplumu pek kale almazlar. Ya da başka bir kurallar zincirine bağlıdırlar. Bu bizi rahatsız eder çünkü bir şekilde kurallar dahilinde hak ettiğimiz bazı şeylerin güvencesi kalmaz. Bu adamlar bunları irili ufaklı ihlal ederler. Farklı toplumların karşılaşması da bu tür bir çatışmaya neden olur. Çok zaman bir grup diğerine baskın çıkar ve kendi kurallarını dayatır. Diğer gruplar ise haksızlığa uğradığını düşünerek sineye çeker. Ama her fırsatta kendi kurallarına göre hareket etme çabasına girer. Güçlü taraf ise diğerinin neden haksızlığa uğramış hissettiğini anlamaz. Zayıf tarafı ise bir tehlike olarak görür. Kendisindeki kurallara uyarak elde ettiklerine bir zarar gelir korkusu ile.

  • İnsan bağlarından tutunduklarından kurtulduğunda özgür olur. Bir anlamda sahip olduklarından, kendisi dahil. Kendisi ve sahip olduğu her şey değersizleştiğinde mutlak özgür olur insan. Ve kendisinin de sahip oldukalrınında ne kadar güzel olduğunu ancak o zaman farkeder. 

  • İnsan dogmalarından dolayı bir şeyleri muhafaza eder. Daha kötüsü bu dogmalar yani kabul ettiği fikirler onu sürekli muhafaza edecek yeni şeyleri elde etmeye yönlendirir. Bunu gelişme iyileşme olarak görür. "Daha iyi" denilen budur.

  • Hepimiz bir tatminsizlik yarışındayız her konuda.

  • Her türlü şımarıklık küstahlık yapmak hakkımızdır. Herkesin hakkıdır. 

  • Başına gelecekler üzerine öngörüde bulunmak, seni bezdirmekten öte bir işe yaramaz.

  • Olacaklar, yani olası sonuçlar üzerine fazla kafa yormamak lazım. Yapmak istediğin veya yapmanın doğru olduğunu düşündüğün şeyin sonuçlarını düşünmemek, hesap etmemek, tahmin etmeye çalışmamak gerek. Aynı şekilde olası sonuçları hesap etmeye çalışıp da bunlara tedbir hazırlamak da bir başka yanlış. Olası geleceği, sonuçları hesaplamaya çalışmak bizi hem yapacağımız bir şeyleri yapmaktan alıkoyar, hem de yapmayacağımız şeyleri yapmamamıza neden olur. Bu pratiği edinmek lazım. Yani hareketin değil de düşünme pratiğinin yapılması lazım. Olası sonuçları düşünmeme pratiği edinmek lazım. Olası geleceği tahmin etmeye çalışma alışkanlığından uzaklaşmak lazım. Tabi bir de bize bu geleceği tahmin etme alışkanlığı kazandıran geçmişi irdeleme huyumuz var. Geçmişde olanların nedenlarini aramak, geleceği tahmin etmek ile aynı şeydir aslında. Şimdi bir de şu gerginliği yaşamamak gerek, bir kez aklına geleceğe dair bir şey geldi diye ona göre hareket etmemeye çalışıp gerilmek. Bu da mantıklı değil. Benim yapılması gerek dediğim düşünce boyutunda faaliyet boyutunda değil. Faaliyetin ne olduğu o kadar önemli değil. 

  • Durum değerlendirmesi yapmak bizim alışkanlığımız. Sürekli farklı konularda durmumuzu sorgular çok zaman kıyaslarız.  

  • Bir şeyden ne kadar rahat vazgeçebilyorsan onu o kadar rahat kazanabilirsin. Eğer parayı çok rahat elden çıkarabilyorsan bir şeylere hiç gözünü kırpmadan verebilyorsan. O kadar kolay kazanabilirsin. Bu sadece bir örnek. Kaybetmeyi göze almak kazanmaktır. Neyin üzerine titrersen o senin kabusun olur ve onu kaybetme riski ile her an karşı karşıya kalırsın. İçin acımadan bir şeyleri kaybedebilmek, bir şeylerden vazgeçmek gerek. Elindekini çat diye verebildiğin zaman onu kazanmaya hazırsın demektir.

  • Malını, parasını, mevkisini, saygınlığını vs. korumak için bin takla atan mıymıntı adamlar gibi olma. 

  • Başladığın bir işde başarılı olup olmayacağını düşünüyorsan, sonuç elde edip edemeyeceğini düşünyorsan kafanda ne olacak acaba diye sorular varsa o işden sana hayır gelmez. 

  • Tecrübelerimiz ve yaşadığımız coğrafyanın geçmişin birikimlerinin yarattığı kültür bize korkmayı öğretiyor. Her yerde cesaret cezalandırılıyor. Bu hepimizi korkak, sinmiş, uysal, minnet eden, boyun eğen insanlara çeviriyor. En bariz örneği askerde hiç kimseye cesur bir savaşçı olmayı öğretmemeleri. Gözü kara olamıyoruz. Her an her olayda, Kırk haramilerdeki üç kağıtçı vezir gibi hesap yapıp duruyoruz. Burdan ne yaparsam ne sağlarım ne kaybederim gibi. Oysa çocuklukda herkes rezil olmak pahasına, böylesine pısırık bir vezir olmamaya çalışır. Hayalinde kendisini hep bir kahraman olarak görür. Sonra bu ezilmiş sinmiş toplum bize güvende olmak için cesur olmamak gerektiğini öğretir.  

  • Güçlü olduğun için değil, zeki olduğun için değil, popüler lafı-sözü dinlenen bir adam olduğun için değil, arkan sağlam olduğu için değil, varlıklı olduğun için değil, sadece gözü kara kaybetmekden korkmadığın, kazanıp kaybatmeye odaklanmadığın için cesur ol.

  • Kendi gücünün, yeteneklerinin, kapasitenin, tecrübenin vs. hesabını hiç bir zaman yapmamak gerek. Hiç bir şey için bunları kıstas yapmamalısın. 

  • Soru yapabilir miyim değil. Soru yapmak istiyor muyum. Yapmam doğru mudur.  

  • Her şey geçici hiç bir şeyi kendine dayanak olarak alamazsın. 

  • Zaaflarını, zayıflıklarını, eksikliklerini, sırlarını, utançlarını saklamaya çalışma bunu ancak korkaklar yapar. Saklamak için korkak insanlar bir şeyler arar durur. Sürekli bir çaba içinde kalırlar.

  • Hangi konuda olursa olsun insanlar cesur, gözü kara olmak için teşvik edilmeli. Bu tür örnekler yüceltilmeli. Cinlik yapmak, uyanıklık yapmak, birilerine kulluk yapmak, pimpirikli olmak aşağılanmalı.

  • Hiç bir zaman kazanımlarının ve kayıplarının değerlendirmesini yapmamak gerek. Bu da bizim kötü alışkanlıklarımızdan.

  • Bizim isteklerimiz ile ihtiyaçlarımız birbirini tutmadığı gibi. Sevdiğimiz insanların da istekleri ve ihtiyaçları birbirini tutmayabilir. Biz böyle bir durumda nasıl üzülüyorsak, onlarında üzüldüğünü görürüz. Aynı şekilde bizim ve sevdiklerimizin istemedikleri de ihtiyaçlarımız ile uyumlu olmayabilir. Biz istemesek de ihtiyacımız olan bir şey ile karşılaşabiliriz. Mutsuz olsak bile ihtiyacımız olabilir.