Serbesatış-9


  • Hayatımızda ektiğimiz bir sürü tohumumuz var. Bunların fidan olup gelişip serpilmesi için uğraşıyoruz. Tabi ordan burda yada gördüklerimizden öğrendiğimiz fidan-ağaç yetiştiriciliği konusunda bilgilerimiz var. Bunlara bakarak fidanlarımızı büyütmeye çalışıyoruz. Her an onlara bir şey olacak diye endişeleniyoruz. Kafamızda bunlar için bin tane düşünce bütün gün ve hatta gece dönüp duruyor. Aslında hiç uğraşmasak da bu fidanlar toprağımızın iklimimizn doğamızın izin verdiği ölçüde büyüyecekler. Yada inat edip büyütmeye çalıştığımız fidan yerine aslında bize çok daha uygun fidanlar vardır. Boşversek bunları keşfedebiliriz belki de. Ekiyoruz. Kariyer tohumu ekiyoruz. İmaj tahumu ekiyoruz. Arkadaş tohumu ekiyoruz. Bunlar gibi bir dolu tohumumuz var ve geliştirmeye çalışıyoruz. Bir türlü rahat edemiyoruz. Bir yandan başkalarının fidanlarının nasıl büyüdüğüne bakıp umutsuzluğa kapılıyoruz, hatta kıskanıyoruz. Biraz rahatlamak, fidanlar için extra çaba sarfetmeyi bırakmak ve doğru fidanın zaten doğru topraklarda rahatça büyüyeceğine inanmak gerek. Fidan soluyorsa sen ona extra gayret göstermediğinden değil, senin toprağına uygun olmadığındandır. Rüzgar eser yeni tohumlar gelir. 

  • Hayatı her an tatilde, hiç bir şey yapmak zorunda olmadığın boş gününde olduğu gibi yaşamak gerek. Öyle farzederek yada. Ektiğin tohumlarını kendi haline bırak. Sen de kendi keyfine bak.

  • İnsan, özgürlük ve güvenlik arasında kalıyor. Özgür olmak, özgür olduğunu hissetmek müthiş tat veriyor. Yanısıra korkutuyor. Hayatın gerçekleri işin içine giriyor. Çekinceler oluşuyor. Bunlar ideal, rahat, mükemmel yaşamın yollarında ilerlemek için, acı çekmeden yaşamak için uyulması gereken kurallar. Bir yanda özgür olmak var, yanda ideale yaklaşan hayatınında ilerlemek var. Hedeflerinin yolunda ilerlemek, gelişmek için hayatın gerçeklerine uymak zorundasın, ve zorunda olduğun andan itibaren özgürlük biter. Hayatın gerçekleri sana sorumluluklar yükler. Bunları yerine getirmeden sana acıdan başka bir şey sunmaz. Ancak bunları yerine getirdiğinde eline bir fırsat geçeceğini yada ilerleyip bir sonraki seviyeye gelebileceğini söyler. Özgür olmak istersen sorumlulukarına veda etmen gerekir. Bir şeyi zorunda olduğunu düşündüğün için yapmaman gerekir. Hayatın gerçekleri hep senin veya sevdiklerinin acı çekmesi ile korkutur. Özgürlük ise geleceğe dair hiç bir şey söylemez sadece şu andan tat almanı sağlar. Hayatın gerçeklerini temeli yaşanmışlıklara dayanır. Travmalara. Her zaman korku endişe hakimdir. Hayatın gerçekleri seni rahat bir rutin ile ölene kadar tutabilir yada öyle varsayılır. 

  • Her şeye karşı olabildiğince tarafsız kalmak çok önemli. Hiç bir şeye karşı pozisyon almamak. Hiç bir şeyi kendi gözünde bir yerlere yerleştirmemek. En dar kapsamı yargılamamak ama dar kapsam işte sadece yargılamamak da değil. Hiç bir şey derken nesneler kişiler olaylar ... ne olursa.

  • Kendimize biçtiğimiz bir çok misyonumuz var. Geçmişten getirdiğimiz bir çok bitmemiş hikayemiz var. Kendimize biçtiğimiz bir çok rol var. Hayatımızı bu gibi şeyler kısıtlıyor bizi elikolu bağlı kımıldayamaz hale sokuyor. Bunları farkettikçe vazgeçmemiz gerekir. Vazgeçmeliyiz. Bunlar oldukça her şey çok önemli kılı yararak karar verilmesi gereken şeylere dönüşüyorlar. En ufak konuda panikliyoruz. Çünkü bunlar hayatımızda bulunan herşeye müthiş önemli roller veriyor. 

  • Ne mükemmel olmaya çalış. Fiziksel ve mental olarak. Ne hayat hikayeni mükemmel yapmaya çalış. Ne çevreni mükemmel yapmaya çalış. Bırak istediğin gibi olmazsa olmasın.

  • Çevremiz bize rol yüklemede çok heveslidir. Mesela bize dürüst rolü yüklediklerinde biz bu role kendimizi severek kaptırır ve artık hayatımızda bu role bürünmeye çalışırız. Bir konuda çok yetenekli olduğumuz söylendiğinde onda kendimizi göstermek için kendimizi heba ederiz. Başarısız olsak bile bunu saklamaya çalışırız. Tabi rolün tadını çıkarırken iyiydi değil mi :) Unutmamak gerek ki bizler sıradan insanlarız. Sıradan işleri yapıyoruz. Kendimize olur olmaz roller üstlenmeyelim. Yada bize yüklenen rolün tadını çıkarırken ona uymak istemediğimizde o rolü kaybetmeyi göze almalıyız. 

  • Aslında rolü üstlenmek ona alışmak demek. Sana bir çok kez zeki dendiyse ve sen bundan hoşnut bir şekilde duymaya alışmış ve kendini zeki olarak kabul etmişsen. Artık alışmışsındır. Bu bağımlılık gibi bir durumdur. Sigara bağımlısının sigarasız kalma kabusu gibi. Sen de zeki görülmeme, zeka gerektiren yerlerde başarılı olma gereksinimi duyarsın. Artık bağımlısın. Her şekilde kendini ispatlamalısın. Bunu yapamasan bile insanların öyle zannetmelerini sağlamaya çalışırsın. Başarılı olarak görülmüşsen herhangi bir konuda ve sen bununla yaşamaya alışmışsan. Artık o gerginlikten kurtulman mümkün olmaz. Her şekilde kendine ve başkalarına başarılı olduğunu ispatlamalısın. Hayatın bununla geçer. Sigara içen adamın gerginliğinin geçmesi gibi sen de  bir rahatlama duyarsın, her başarı sağladığında. Bunların tamamından sıyrılmak (zeki, başarılı, güzel, varlıklı, yardımsever, güçlü...) zor sıkıntılı bir süreçtir. Sigara bırakmak gibi. Üzerimizdeki gerginliğin çoğu bunlardan kaynaklıdır. Kendimize biçtiğimiz rol. Oynadığımız karakter. Bize uymadığında sıkmaya başlar. Ama biz kendimizi o karakter. O rol zannederiz. Kendimizi onunla tanımlarız. Hayatımızı O rolün o karakterin gereksinimlerine göre şekillendirmeye çalışırız. Kurtulmak için aslında çok fazla yol bilmiyorum . Mücadele etmek olabilir. Yada bırakalım bu bizi geren hususlara karşı farkettikçe rolümüzden çıkalım bakalım ne oluyor. O gerilim bizimi geriyor oynadığımız karakterimi.

  • Dürüst olmak, çalmamak, hak yememek, zulmetmemek vs. iyidir. Ama bunlar hazır kalıplardır. Herkes tarafından onaylanır. Ama sen bu kalıba sığıyor musun? Dürüst olmakta zorlanıyor musun? O halde bu kalıp sana göre değil dürüst olma. Hak yemek kötü ama içinde hak yemeye dair fırtınalar mı kopuyor. Ne yapalım sen de kabul et sen bazen zalim biri oluyorsun. İyi özelliklere sahip olmak için yada öyle görünmek için kasmak niye? Boşversene ne isen O'sun kendini olduğun gibi kabul. Kabul edilmez isteklerin olabilir. Yokmuş gibi kendini kandırmaya çalışma. Bir türlü benimseyemediğin ama çok mantıklı kurallar olabilir. Aptal kolay kandırılan biri olabilirsin. Enayi olabilirsin. Günahkar olabilirsin. Olmaman gerektiğine inansan da olabilirsin. Kendini bir kalıba sokmaya çalışmaya. Kurtulmaya çalışmıyorsan da bir şekilde kalmaya veya olmaya uğraşma. Hatta kendini bu doğrular konusunda hiç değerlendirme. Ne bileyim güzel miyim? Çirkin miyim? Bırak olduğu gibi olsun. 


  • Ne kendine ne de başkasına ispatlaman gereken hiç bir şeyin yok.

  • Sahip olduğunu düşündüğün özelliklerinini hepsi geçici onlar ile kendini tanımlaman doğru değil.

  • Yaşadaıklarına bakarak çıkarımlarda bulunursun. Kendini suçlar yanlış yaptığını yanlış yolda olduğunu değişmen gerektiğini düşünürsün. Derim ki: Zorlama. Kendini suçlama. Kendinde hata eksiklik veya istemediğin durumlara maruz kalma nedeni arama. Hatta kendine hiç bir sıfatı yakıştırma. Diyelim ki korkak olduğunu düşünüyorsun. Bİr sürü şey için kaybetme nedenin korkak olman diyorsun. Ben diyorum ki kendine sıfat yakıştırma. Korkak olmak sorun değil eğer bu sen isen ve hiç kimse statik değildir. Sen her zaman korkak değilsindir. Sen olduğun gibisin düzelmeye çalışma kendin olmaktan memnun ol. Kendini olduğun gibi kambul et.

  • Yaşadıklarından ders çıkarmaya çalışma. Zaten gereğinden fazla ders veriyor. Sen istesen de istemesen de.

  • Bir şeylerin farkına varmak iyidir. Buraya da yazıyorum. Mesela işte endişelenmemek gerek, endişelenmek daha kötüye götürür gibi bir şeyler. Evet bunları farketmek iyidir. Sorun farkına vardığın bir şeyleri düzeltmede zorlamak. Yani endişelenmemeye çalışmak. Kendini değişmeye zorlamamalısın. Zaten farkına varmak. Bir şeylerin düzelmesi için yeterlidir. Hayatın veya kendinle ilgili bir şeyler keşfetmek, onu uygulamaya zorlamak değildir kendini.

  •  Karar verirken nasıl rahat hiç aldırış etmemek daha iyise, farkettiğin bir isteğin veya endişen olduğunda yapacağın bir şey varsa zorlamadan yapabiliyorsan yapıp, yapamıyorsan yapmayıp yada yapamayıp olacaklara razı olmak iyidir.

  • Diyorum çokca şöyle olmak iyidir böyle olmak iyidir diye. Okuyorum da çok yerde şöyle ol böyle ol diye. Bunları okudukça hak verebiliyoruz. Mesela Mevlana'nın yazdıklarına. Ama öyle olmaya zorlamamak gerek kendini. Eğer sende o cevher varsa sen yoldaysan zaten bu sende etkisini gösterir. Seni heyecanlandırdıysa senin ilgili çektiyse yeterlidir. Senin kafanda bir şeyler düşündüürüyorsa ne güzel. Bu yüzden bırak herşey sana rahat rahat nüfuz etsin etmiyorsa bu sana göre değildir. Yada henüz değildir. Öğrendiğin bir şey ilgini çekti diye kendine uygulamaya çalışma zaten olursa o olur.

  • Mesela birilerinin senin hakkında ne düşündüğü seni endişelendiriyor. Endişelendirmese daha iyi ama ne yapalım endişelendiriyor. Bu durumda eğer rahat bir şekilde kendini hiç sıkıntıya sokmadan, diğer insanların kafasında oluşması muhtemel düşünceleri ortadan kaldırmaya yönelik bir tedbirin varsa uygula, yoksa bırak düşünsünler ve olanlar olsun. Ya yap ya katlan.

  • Üzülmemek, sinirlenmemek, kibirlenmemek, eziklenmemek, kin tutmamak, endişelenmemek, korkmamak, kahrolmamak, kızmamak ... v.d. Bunlar iyi değil ama hayatın içinde. Hayatının bir aşamasında bunların seni kötü etkilediğini farketmiş olabilirsin. Ama hala devam ediyorsan, bil ki kendini inkar etmeye çalışıyorsun. Beğenmesen de hoşuna gitmesede olmak istediğin insan bu olmasa da sen busun. Bunlardan kaçınmak da doğaldır. Kimse üzülmek istemez. Ama tamamen üzülmemek, kızmamak senin elinde olmayabilir. Derim ki, olduğu kadar kaçın ama üzülmek varsa da artık yapacak bir şey yok üzüleceksin. İstemediğin şeyler gerçekleşebilir. Elinden gelmiyorsa engel olmak zorlama artık. Olacak işte. Ve kusursuz hayat diye bir şey yok. Kusurlu hayat da yok ayrıca. Acı çekmek hayata dahil. Kaçmak için çırpınmanın anlamı yok. Arada farkediyoruz hatalı kusurlu yapımızı. Bir daha böyle davranmayacağım diyoruz. Ama zorlamanın anlamı yok. Biz böyleyiz. Kendimizi de olduğumuz gibi kabul etmek hayatı da kendimiz gibi yaşamamız gerek. Acı da olsa güzel de.

  • İstemediğin bir şeyin olmasından çok, onu engellemek için gösterdiğimiz gayret bizi yıpratır, gerer, bunaltır.