5 Haziran 2013 Çarşamba

Leyleğin Ömrü-2


  • İsteklerin ihtiyaçlarla bir ilgisi yoktur. Evet ama bu yüzden hiç istememek veya isteklerini bastırmak tamamen saçmadır. İsteklerimiz de kaderimizin bir parçasıdır. Bizi hayat serüveninde yeni yollara düşürür.İhtiyaçlarımıza giden yolu bilemeyiz ama içimize doğan istekler bizi ihtiyacımız olan serüvenlere götürürler.

  • Tersi olarak istemediklerin ise seni serüvenden uzak tutar. Ya da aslında sen serüvenden uzak durmaya çalışırsın. Serüveni yaşaman gereklidir. Hayat serüveni seni ihtiyacın olana götürür. Eğer kabul etmezsen zorla götürür.

  • Kuran yorumlarında yazdım bu gün "zan"nın çoğu günahtır diyordu. Tabi anladığım kadarı ile birileri hakkında zanda bulunmayı tahmin yapmayı kastediyordu. Bana göre geçmiş gelecek ve şu an için her türlü zanda bulunmak tahmin yapmak öngörüde yapmak hep sıkıntı yaratan şeyler. Zaman ve mekanda tahmine ne kadar az dayalı olursak o kadar huzurlu oluruz.Zaman derken geçmişte olmuş olabilecekler ve gelecekte olabilecekler. Mekan derken fiziksel erişimimizin olmadı yerler kişiler ile ilgili tahminler. Bizim tadımızı kaçıran bunlar oluyor. 

  • Özgür olmak isteyebilmektir. İsteyemeyen insanın özgür olma şansı yoktur. İnsanların çoğu istemez. Tek bir istekleri olur o da bir şeylerin olmaması. Yani istemediği şeyler vardır. İnsanların istekleri bile saf bir istek değil. Hep bir şeyleri engellemek, bir şeylerin olmamasını sağlamak için araçlardır. İstemek, saf istek bambaşkadır. Saf istek hiç, amaçtır. Diğer istek görünümlüler ise sadece bir araçtır. Buradan anlaşılabilir. 




  • Modern yaşamın, kent yaşamının çok fazla rutini var. Çok fazla monoton. İnsanları kaos yaratmaktan uzaklaştırmak için sürekli bir düzen telkini oluyor ve bu insan doğasına uygun değil. Kaos korkusu tüm medeniyetlerde yerleşmiş kitle yönetimini kolaylaştıran bir araç olmuştur. Yani sürü içerisinde kalmak özendirilirken, düzen dışı olan dışlanır ve hikayeleri anlatılır. Bu baskı insanlarda kendi kendine sansür uygulamaya, kendi kendine telkin de bulunmaya neden olur.



  • Özgüven eksikliği olan insanlar, kendilerinde buldukları kusurlar, eksiklikler nedeni ile sürekli kendilerine yönelttikleri eleştirilerden dolayı özgüven eksikliği yaşarlar. Bu insanlar daha çok mükemmelliyetçi insanlar arasından çıkar. Mükemmelliyetçi insanlar kusur bulması çok kolaydır. Her şeyi sık sık değişen kafalarındaki ideal ile kıyasladıklarından hiç bir şey mükemmel olamaz. Kendileri de tabi. Burdan yola çıkarak diyorum ki özgüven ekskliği olan insanlar ya diğer insanlar ile pek ilişki kurmayanlardır. Ki böylece onların hatalarını arayamazlar. Yada her kesi kabahatli bulurlar.

  • İstediğin sonuca erişmek için aklına bir kaç yol gelir. Yada araştırır bir kaç yol bulursun. Sonra hangisinin seni sonuca ulaştırabileceğini düşünüp karar vermeye çalışırsın. Bu durumda kararını içinden geldiği gibi yapamazsın. Çünkü içinden gelen bir durum yoktur. Zaten istek sonuçtur. Bu durumda insan ya kara kara düşünür yada hangisinin kendisini sonuca ulaştıracağını bulmak için araştırır. İşte kader burada seni yönlendirmiştir. İçine doğan istek yani ulaşmaya çalıştığın sonuç seni araştırmaya iterse kader senin bir şeyler bulmanı gerektirmiştir. Yada diğer şeeyler işte.





  • Sinirlendiğinde sinirini içine atacağına her neye ise ona yansıtmış olsan bir daha bu kadar sinirlenmezdin. Sinirlendiğinde git bir şeyler yap kız azarla falan bir şeyler yap. Yoksa korkup içine attığında kendini daha fazla baskı altına almış olursun ki bu seni en ufak şeylere ve güç yetirebildiğin insanlara karşı tahammülsüz yapar.

  • Hayatımızda bizi en çok sıkıştıran şey başkalarının verebileceği tepkiler. Bunları hesap etmek için harcıyoruz vaktimizi. Dalgın dalgın bunları düşünürken şu an neler oluyor farketmiyoruz hem çevremizde hem de duygusal dünyamızda, içimizde , isteklerimizde.

  • Çok zaman büyülenmiş gibiyiz. Hani hastayken yorgunken kızgınken düşüncelerimizi duygularımızı yönlendiremeyiz ya . Çok zaman bir olayın bir durumun etkisi altında oluyoruz. Her şeyi o etkinin süzgecinden geçiriyoruz. Bütün motivasyonumuz o oluyor.

  • Bir şarkı dinlerken etkisinde olduğumuz ne ise ona göre tepki veriyoruz. Onun yönlendirmesine göre dinliyoruz. Onun ön yargılarına göre dinliyoruz. Bu yüzden bir şarkıyı bazen sevip bazen sevmiyoruz. Büyüden kurtuldukça her şey daha net ve güzel gelmeye başlıyor.




  • O an neyin etkisinde isek onun yönlendirmesine göre etrafta bir şeyler arıyoruz. Dinlediğimiz şarkıdan bir beklentimiz var. Baktığımız manzaradan bir beklentimiz var. Sürekli bir süzgeçten geçiriyoruz. Olduğu gibi göremiyoruz.

  • Ne kadar çok sırrın varsa o kadar çok sorunun vardır. Bütün sıkıntıların  kaynağı demiyorum ama gizlediğin, insanların fark etmemesine uğraştığın her şey sende sıkıntı yaratır. Böyle bir çaban olduğunda refleks olarak gizleme tepkisi vermeye başlamamış isen bilinçli tepkin açık olmak olsun. Rahatla.

  • Hassasiyetleri gözetmektense, başına buyruk olmak daha iyidir.

  • İnsan hiç bir topluluğa ait olmadan yaşamaya alışmalıdır. İçinde bulunduğu topluluğa bağımlılık hissetmemelidir.

  • Yaptıklarını, yapacaklarını sorgulama. Neyi doğru yaptın neyi yanlış yaptın boş ver.

  • Günümüz insanının her gün mutlaka bir kaç kez bir şeyleri zamanında yapıp yapamayacağını düşünmesi alışkanlık olmuş. Kafamızda hep bir şeylerin bir zamana kadar gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini hesaplamaya çalışıyoruz. Bir şeyleri yetiştirmeye çalışmaktan canımız çıkıyor. Bu düşünce bizim sağlıklı düşünmemizi etkilediği gibi önümüze bakıp sonuca doğru yol alacağımıza onun gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini düşünerek hem gereksiz enerji sarf ediyoruz hem de paniğe sürükleniyoruz.

  • Bir çoğumuz mütevazi olmak, göze batmamak, talepkar olmamak üzere eğitilmişizdir. Bu yüzden hiç aksini denemeyiz.