Neden sonuç ilişkisi ile yaşarken doğal olarak nedenler ile
sonuçları ilişkilendiren kurallar da oluştururu. Hayatımızı bu kurallara
göre düzenleriz. Bir şey yapınca başka bir şey olacağına inanırız. Bu
fizik, kimya gibi alanlarda olduğu gibi sosyal alanda da böyle gibi
gelir. Biz şunu yaparsak şu gelir başımıza deyip hiç kimseye onu
yapmayız ama bir başkası bize veya başka birine aynı şeyi yapıp başına
beklediğimiz sonuç gelmeyince hayal kırıklığına uğrarız. Bizim
beklediğimiz olmamıştır. O halde kurallarımız yanlıştır. Yani güvende
değiliz. Ve belirsizlik devam ediyor. Bu yüzden bizimle ilgisi olsun
olmasın her olaya bakar her haberi öğrenmeye çalışırız ki sonucunu da
öğrenelimde bizim hayatımızı üzerine oturttuğumuz kurallarımızın
doğruluğuna emin olalım. Yıkılmadığını görelim. Aksi durumda
sinirleniriz. Bizim ile aynı kurallar ile yaşamayan insanlardan nefret
ederiz. bütün olay neden sonuç ilişkilerini farklı oturtmuş olmamızdır.
Örnekleri çoktur. Medeniyetler dediğin, din dediğin bunun gibi bir çok
kunu aslında hayatı üzerine oturtabileceğin kurallar topluluğudur. Ama
karşıtı olduğundan nefret ederiz. Nefretimiz kendi hayatımızı
temellendirdiğimiz bir çok kuralın geçersiz olduğunu görme
ihtimalimizdir. Bu yüzden sigara içmeyenlar sigara içenlerden nefret
ederler. Çünkü sigara içmeme nedeni sigara içenin zarar göreceği
üzerinedir. Görmediği takdirde boşuna bu zevkden mahrum olduğunu görecek
ve kurallarını sorgulamak zorunda kalacaktır. Zihnimizde sürekli
yaptığımız açıklamalar, gelişen olayları kendi kurallarımıza
uyarlamaktır.Bizi beklentilere sürükleyen, hayal kırıklıkları oluşturan,
insanlardan nefret ettiren her hangi bir şeyi yapmaktan korkutan bu
kurallardır. İnsan refleks olarak kurallarını koruma yanlısıdır.
Bunların yıkılması olasılığı ortaya çıktığında agresifleşir, tepki verir
dışa veya içe dönük. Geleceğe dönük planların beklentilerin hırsların
endişelerin kaynağıda bu kurallardır. Eğer ki neden nasıl gözlüğünü
çıkarırsak bundan kurtuluruz.
Sana ne yapacağının söylenmesini beklemeyi bırak.
Haklı olmaya çalışmak karşındakini haksız kılmaya uğraşmak bizim
kendi düşünce dünyamızı ayakta tutma çabasıdır. Birileri ile tartışır
dururuz. Alakalı alakasız bir konuda bir fikrimiz varsa amaçsız yere onu
savunur dururuz. Onun geçersizliğini kabul etmeye bir türlü yanaşmayız.
Çünkü bizim fikirlerimiz birbirlerine bağlı inşaat iskeleleri gibidir.
İskeleden bir kat alınırsa yükselmede zaman kaybetmiş gerilemiş boşa
uğraşmış olacağız. Dahası diğerlerine karşı daha aşağı olacağız. Heleki
bir çok fikrimizi temellendirdiğimiz bir fikir ise yıkılmaması için
herşeyi yaparız. Bizim için çok korkunçtur. Bu yüzden fikirlerimizi
sorgulamaktan korkarız. Eğer bunu yaparsak altının pek de sağlam
olmadığını hayatımızın belirsizlikle dolu olduğunu görme ihtimalimiz
var. Bu yüzden temelde genel kabul görmüş çevremizce onaylanmış bir
şeyleri kabul eder. Bütün fikirlerimizi bunun üzerine inşa ederiz. Bu
yüzden normal olmamız önemlidir. Temel fikirlerde çevremizle
çelişemeyiz.
Temiz giyimli boş laflar satan insanları sevmiyoruz. Onlar yanlış bir yaşam tarzına tutulmuş sonu kötü insanlar. Çünkü bizim bildiğimiz hayat teorilerimize göre bu kadar yalan dolan boş laf ve hakedilmeyenin peşinde olmanın sonu hüsrandır. Biz iyiler bir gün mutlaka son gülen olacağız ve onlar rezil olacaklar. Yanlış. Onlar bizim yaşam teorilerimize uymayıp yine de bizim hayallerimize bizden daha yakın oldukları için kızgınız onlara. Ardından bu kızgınlığımızın açılamasını onların haketmesine bağlamaya yani aklileştirmeye çalışıyoruz. Yaptıklarımız hep teorilerimize uygun olmalı ya biz onları kıskanmış olamayız diye yaptıklarımızı aklileştiriyoruz. Yani kendi yaşam teorilerimizi temel alıp açıklama yapmaya çalılıyoruz. Öyle veya böyle onlarda yaşıyor biz de. Bırakalım haklı haklı haksız ne yaparlarsa yapsınlar. Kimse kimseden daha doğru yaşamıyor. Boş ver onları. Bırak elde etsin. Sen kendi dünyanı sorgula.
İstiyorum, ihtiyaç duyuyorum. Gerizekalı ne amaçla istiyorsun? Neye ulaşmak için ihtiyacın var.? Düşün azıcık.
Herkes kendince bir şeylerin peşinde haklı nedenlere doğru ideallerle koşturuyor .Kimse kimsenin yaşamını yargılayacak durumda değil.
Bir çok konuda hedefimiz hükmetmek. Herşeye hükmetmeye çalışıyoruz, ama verecek hiç bir hükmümüz yok. Yani herşeyi hükmümüz altına almaya çalışıyoruz ama onlarla ne yapacağımızı bilmiyoruz. Tabi aynı zamanda başkalarıda bizi hükümleri altına almaya çalışıyor. Böyle saçma bir savaşla tüketiyoruz hayatımızı. Hükmederek hiç bir şeyin bize zarar vermesine izin vermemeyi bekliyoruz. Bir şeylerin olması sağlar veya olmamasını sağlarsak sonuçlarıda kontrol altına alırız zannediyoruz. Muhtemelen bu yüzden herşeye hükmetmeye çalışıyoruz. Sevincimiz hükmetme kabiliyetimizin arttığını görmek oluyor. Kaygımız hükmettiğimiz bir şeyin hükmümüz dışına çıkması oluyor . Neyse örnekleri çok.
Etkilemeye çalışmanın etkileyici olmanın altında da hükmetme çabası yatar. Eğer bir şekilde etkileyici isen hükmetme olasılığın yüksektir. İnsanlar böyle kabul ettiği içinde etkileyici olmaya çalışırlar. Etkileyici olma çabasında sadece karşı cins olarak algılanmamalı; etkileyici konuşma gibi, etkileyici başarılar gibi bir sürü etkileyici olma çabası mevcuttur. Bir şeylere yada birilerine komut verip ona bir şeyler yaptırabilme kudretini kendinde görmek çabasıdır hükmetme çabası insanlara karşı iyi yemek yaparak da olsa etkileyici olmak onlara komut verebilmeni sağlar.
Hükmetme yöntemlerinden biriside muhtaç bırakmadır. Bu durumda karşındakini kendine veya sende olan bir şeye muhtaç bırakarak ona komut verebilmeye çalışır insan. Bu şekilde kendi güvenliğini de sağlamış olur.
Kuran'da Maide suresinin 26.ncı ayetinde onlar için endişelenme diyor ya. Ben onu Allah'ın söylediğiyle değilde korkularıyla hareket edenler için kederlenme olarak anlıyorum. Orada bahsi geçen adamlar güçlü bir toplumdan korktukları için Allah'ın emri olduğu halde onlar ile savaşmıyorlar. Ama o toplumun refahına kavuşmak istiyorlar. Burada diyor ki bırak onlar için üzülmeyi onlar kendi korkuları yüzünden bu yaşama mahkumlar. Onlar öyle yaşamalılar kendileri için. Belki bu yaşam onları korkularının üzerine gitmeye iter. Üzülme.Devamında iki kardeşin olayı anlatılıyor. Kardeşin biri diğerini öldürecek olmasına rağmen, savunma olarak kardeşini öldürmek zorunda kalmasına rağmen Allah'ın emri uyarınca seni öldürmeyeceğim diyor. Korkusuna rağmen Allah'ın emrini yerine getiriyor. Sonuçta Kuran'da da korkularınla hareket etmemen gerektiğine dair karşılaştırmalı iki güzel örnek verilmiş oluyor.Ben beğendim.
Hükmetme yollarından biride alıştırmadır. Sende olan veya senin sunabileceğin bir şeye alıştırırsan ona bu imkanı kaybetme korkusu yüklemiş olursun. Karşındakinin yaşam tarzına senin sunabileceğin bir alışkanlık kazandırmak (buna bağımlılık da denebilir) ona hükmetme şansını ortaya çıkarır.
Hepimizde bir hastalık varya. Herkes biraz şizofren biraz paranoyak. Olmayan yada olduğuna dair hiç bir fikrimiz olmayan gerçeklikler üretiyoruz. Şu olduğuna göre bilmem kim de şunu yaptı o zaman gibi hatta daha alakasızları O kesin böyle düşünür yapar gibi. Aslında bundan garibi de insanların hastayken kendilerini hasta görmüyor olmaları bir panik atak (hastalık hastalığı) hastasına onun gerçekte hasta olmadığına ne bilim beyin kanaması geçirmediğine ikna edemezsin. Bunun gibi sanal korkularımız veya hedeflerimizde bizim farketmemizin zor olduğu durumlardır. Halisülasyon gören insan onun halisülasyon olduğunu bilemez. Şizofren insan sanal dünyası ile gerçek dünyayı ayırt edemez. Bir farzedersek biz şizofrensek paranoyaksak hayal etmek gibi. Yada bir paranoyaksak bunu nasıl anlarız diye düşünmek gerek. Belki hasta olduğunu anlamanın bir yolu bu paranoya için geçerli olabilir. Korkunun gerçekleşmesine müsade etmek olabilir.
Eğer zorluyorsan yanlış yoldasın. İnce hesaplar yapıyorsan yanlış yoldasın. Rahat olabilecek bir şeyi de kısıtlamalar getirerek zorlaştırmamak gerek. Bir filsen magazayı kıra döke geçeceksin hiç bir şeyi kırmayayım dersen kolay bir şeyi zorlaştırmış olursun zorlayarakda bir yere kadar gidersin. Eğer kendin zorlaştırmıyorsan zorlama dışardan geliyorsa bırak o zaman sen o kapıya sığmıyorsun demektir.
Bağımlılıklarımız var farkında bile olmadığımız. Bizi olur olmaz vesveselere yönlendiren. Aklımdaki bir tanesi başarı bağımlılığı. Her konuda her zaman başarılı olmak için uğraşıp olmaınca krize giriyoruz. Sigaradan beter bir bağımlılık.
Kendine sınırlar çizme. Şunu yapacağım ama onu şunu şunu bozmadan ihlal etmeden yapacağım gibi. Çok incelikli hedefler peşinde koşma.
Olmaması gereken bir şey yok. Hiç bir şeyi hiç bir yola sokmana gerek yok. Acıdan kaçmanın gereği yok korkabilirsin ama kaçınmaya çalışmanın gereği yok. yaşayacakların senin kendi sakat zihniyetini düzeltecektir. Onları değiştirmene gerek yok.
Acıdan, üzüntüden, kederden, kaybetmekden vs. kaçmak için çırpınma. Kurtulmak için kılı kırk yarma. Bırak ne oluyorsa olduğu gibi gelsin. Kurtulmak için zorlama. Aynı şey isteklerine kavuşmak konusunda da geçerli. İllahada olacak diye kasma.
İsteklerimizi gerçekleştirmek, endişelerimizi gidermek için yaptığımız planlar veya öğrenilmiş veya öğretilmiş rutin ve güven ortamı hissi yaratan görevler bizlere zorunluluklar getirir. İşte zorlanmaması gerekli dediklerimin hepsi değilse büyük çoğunluğu bunlar. Bir isteğini yerine getirmek için yapman veya katlanman gerekenin gereğinin yapmak konusunda ısrarcı olmamak gerekli. Bu endişelerin ve görevlerin içinde gerekli. Endişeni ortadan kaldır yada isteğinden vazgeç unut onu yada görevinde başarısızlıktan korkma demiyorum. Korkarsın, üzülürsün, istersin kızarsın. Ama bunları yaşamaktan kaçmak için zorlamaya kalkma. Hatta zorlamama konusunda bile ısrarcı olma. Takıntı haline getirme. Biraz çelişkili durdu ama öyle işte. Zorlamamak istiyorsun diye kafanda kurduğun mekanizmaya ısrarla bağlı kalmaya çalışma. Arada kaçarsa kaçsın zorlarsan zorla yani. Ha yine yapamadaım idye üzülürsen üzül ne olacak.
Uyku yorgunluk tutulma gibi fiziksel engeler sadece sağlıklı düşünmeyi engelledikleri için rahatsız edicidir. Bunlar sürekli uyarıcıdır. Zihnin sürekli uyarılır. Düşüncelerin kesintiye uğrar ara ara bu yüzden çok sinir bozucudur.
Pişman olma korkusunu aşmak gerek. Sonra pişman olur muyum diye insan bir sürü şeyde karar veremiyor kılı kırk yarıyor.